Tarım, insanlığın tarih boyunca hayatta kalmak ve gelişmek için başvurduğu en temel faaliyetlerden biridir. Hayati ihtiyaçların ötesinde, ekonomik büyüme, istihdam, ticaret ve çevresel sürdürülebilirlik gibi konularda kilit bir role sahip olan tarımın, birçok nedenden dolayı öncelikli olması gerekmektedir.
- İstihdam ve Ekonomik Katılım: Tarım, global ölçekte yaklaşık yüzde 40’lık bir istihdam oranıyla büyük bir işveren konumundadır. Kırsal bölgelerde yaşayan yoksul ve marjinal gruplar için hayati bir gelir kaynağı olmanın yanı sıra, kadınların ekonomik yaşama katılımını ve güçlenmesini de teşvik eder.
- Küresel Gıda Güvencesi: Tahminlere göre 2050 yılında dünya nüfusu 9,7 milyara ulaşacak. Bu artan nüfusla birlikte gıda talebinde de büyük bir artış yaşanacaktır. Tarım, bu artan talebi karşılamak için sürekli olarak geliştirilmelidir.
- Ekonomik Büyüme ve Katma Değer: Tarım, dünya ekonomisine büyük bir katkıda bulunarak, GSYİH’nin yüzde 4’ünü oluşturur. Aynı zamanda birçok sektörle entegre bir şekilde çalışarak, ekonomik büyümeye geniş çaplı bir katkı sağlar.
- Çevresel Sürdürülebilirlik: Tarım, biyolojik çeşitliliğin korunmasından toprak verimliliğinin artırılmasına kadar birçok alanda doğaya katkıda bulunur. Ancak bu olumlu etkilerin yanı sıra, yanlış tarım uygulamaları çevresel sorunlara da yol açabilir.
Özetle, tarımın önemi, sadece temel ihtiyaçların karşılanmasıyla sınırlı değildir. Ekonomik, sosyal ve çevresel faydalarıyla tarım, geleceğimiz için kritik bir öneme sahiptir. Tarımın geleceği, aynı zamanda insanlık için sürdürülebilir bir geleceğin anahtarıdır.
Türkiye’de Tarımın Geleceği: Fırsatlar, Zorluklar ve Öneriler
Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve çevresel anlamda kalkınmasında tarımın rolü inkâr edilemez bir gerçektir. Yaklaşık yüzde 20’lik bir istihdamla nüfusa katkıda bulunan tarım, ülkenin gayri safi yurt içi hasılasının (GSYİH) yüzde 6’sını oluşturmaktadır. Dahası, 2020 yılında 18,8 milyar dolarlık tarım-gıda ihracatı ile dünya sıralamasında 11. sıraya oturan Türkiye, gıda güvenliği ve ihracat gelirlerinin korunmasında tarımın rolünü bir kez daha ortaya koymaktadır.
Bu kapsamda tarımın geleceği, Türkiye’nin genel geleceğiyle birebir örtüşmektedir. Ancak tarım, küresel iklim değişikliği, nüfus artışı gibi dışsal etkenlerden; teknolojik gelişmeler ve tüketici talepleri gibi içsel etkenlerden etkilenmektedir. Bu etkenler, tarımın hem fırsatlarla hem de zorluklarla dolu bir döneme gireceğini gösteriyor.
Türkiye’nin bu döneme hazırlanması adına atabileceği adımlar şunlardır:
- Dijital Dönüşümün Hızlandırılması: Yeni teknolojilere erişim ve bunların tarıma entegrasyonu, sektörün verimliliğini ve kalitesini artırabilir. Yapay zeka, nesnelerin interneti gibi teknolojilerin benimsenmesi, tarımsal verimliliği ve sürdürülebilirliği destekleyecektir.
- Yenilikçi Girişimlerin Teşviki: Tarım alanındaki yenilikçi girişimler, sektörün rekabet gücünü artırabilir. Girişimciliği destekleyen politikalar ve finansal mekanizmalar, tarımın dönüşümünü hızlandırabilir.
- Sürdürülebilirlik Odağı: Tarımın çevresel ve sosyal sürdürülebilirliği, geleceğin temel taşı olacaktır. Doğal kaynakların korunması, çalışan haklarına saygı ve kırsal kalkınmanın desteklenmesi bu anlamda kritik öneme sahiptir.
Agrorun Ürünleri Sürdürebilir tarım için geliştirilmektedir
Özetle, tarımın geleceği Türkiye için stratejik bir önem taşımaktadır. Sektörün büyüme potansiyelini en iyi şekilde kullanabilmek için fırsatları doğru değerlendirip zorluklara hazırlıklı olmak şarttır. Hem kamunun hem de özel sektörün bu vizyonla hareket etmesi, Türkiye’nin tarımda sürdürülebilir ve rekabetçi bir yapıya kavuşmasını sağlayacaktır.
Tarımsal üretimde daha fazla destek almak için topraktangetir.com